Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

okula gitmek

  • 1 gehen

    gehen <geht, ging, gegangen> ['ge:ən]
    I vi sein
    1) ( allgemein) gitmek; ( zu Fuß) yürümek;
    zu Fuß \gehen yayan gitmek;
    ich gehe jetzt zum Arzt şimdi doktora gidiyorum;
    es geht immer geradeaus dümdüz gider;
    aufs Gymnasium/in die Schule \gehen liseye/okula gitmek;
    sie ging zum Film sinemaya gitti;
    ins Bett \gehen yatağa yatmak;
    tanzen/schwimmen/schlafen \gehen dansa/yüzmeye/yatmaya gitmek;
    an Land \gehen karaya çıkmak;
    an die Arbeit \gehen iş başı yapmak;
    das geht zu weit bu fazla oldu;
    wie war der Film?es geht ( fam) film nasıldı? — idare eder;
    bist du wieder gesund?es geht ( fam) iyileştin mi? — şöyle böyle;
    darum geht es mir nicht bu beni ilgilendirmez;
    wie geht's? nasılsın?;
    es geht mir gut iyiyim;
    lass es dir gut \gehen! kendine iyi bak!; ( bleib gesund und fröhlich) şen ve esen kal!;
    sie ließen es sich dat gut \gehen keyiflerini baktılar;
    es geht mir schlecht ( körperlich) iyi değilim; ( finanziell) işler kötü;
    wie \gehen die Geschäfte? işler nasıl gidiyor?;
    mir ist es genauso gegangen bana da aynı şey oldu;
    ich hörte, wie die Tür ging kapının kapanışını duydum;
    so geht das nicht weiter bu böyle devam edemez;
    das geht über meine Kräfte buna benim gücüm yetmez;
    mir geht nichts über meinen Urlaub iznimin üstüne bir şey yoktur;
    das geht in die Tausende bu, binlere varır;
    in Stücke \gehen parçalanmak;
    mit der Zeit \gehen zamana uymak;
    er ist von uns gegangen ( geh) o bizden gitti;
    das Essen geht auf mich yemeğin hesabını ben ödüyorum;
    das Fenster geht aufs Meer pencere denize bakıyor;
    wenn es nach mir ginge, ... bana kalsa,...;
    gehst du noch mit ihm? ( fam) onunla hâlâ çıkıyor musun?;
    wo sie geht und steht ( fam) nereye giderse gitsin
    vor sich \gehen ( fam), olmak
    2) (weg\gehen) gitmek; ( Zug) gitmek (um -de) ( nach -e)
    3) ( funktionieren) işlemek; ( Uhr) gitmek;
    die Uhr geht ( falsch) saat yanlış gidiyor;
    gut \gehen iyi gitmek [o işlemek];
    ich zeige dir, wie das geht bunun nasıl işlediğini sana göstereyim;
    kann ich helfen?danke, es geht schon yardım edebilir miyim? — sağ ol, gerek yok;
    hoffentlich geht das gut! inşallah iyi gider;
    wenn alles gut geht, ... her şey yolunda giderse...
    4) ( sich gut verkaufen) satılmak;
    gut \gehend iyi satılan
    5) ( Wind) esmek
    6) ( reichen) yetmek ( bis -e kadar)
    7) ( hindurchpassen) girmek ( durch -den) (in -e);
    das geht nicht in meinen Kopf bunu aklım almıyor
    8) ( andauern) devam etmek
    9) ( möglich sein) olmak;
    es wird schon \gehen olur
    10) ( betreffen) söz konusu olmak (um -);
    es geht um mich/dich/uns söz konusu benim/sensin/biziz;
    worum geht's denn? söz konusu nedir ki?
    11) gitmek ( nach -e göre);
    danach kann man nicht \gehen buna göre gidilmez
    12) \gehen lassen ( fam) ( in Ruhe lassen) oluruna bırakmak
    sich \gehen lassen kendini koyuvermek
    II vt
    1) sein ( Strecke) gitmek
    2) ( fam)
    sie ist gegangen worden işten atıldı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > gehen

  • 2 ходить

    yürümek; gezmek,
    dolaşmak; işlemek; giymek,
    takmak
    * * *
    1) врз gitmek; yürümek; gezmek; dolaşmak; devam etmek; (ziyaretine) gitmek

    ребёнок ра́но на́чал ходи́ть — çocuk erken yürüdü

    малы́ш то́лько у́чится ходи́ть — bebek emekliyor / sıralıyor

    больно́й на́чал ходи́ть — hasta gezmeye başladı

    ходи́ть пешко́м — yürümek

    ходи́ть по́ лесу — ormanı dolaşmak

    ходи́ть из угла́ в у́гол — köşeden köşeye gidip gelmek

    наверху́ кто́-то хо́дит — yukarıda biri geziyor

    ходи́ть вокру́г чего-л.bir şeyin çevresinde dolanmak

    ходи́ть на охо́ту — ava gitmek / çıkmak

    ходи́ть по магази́нам — çarşı pazar dolaşmak

    ходи́ть в шко́лу — okula gitmek / devam etmek

    ходи́ть на ле́кции — konferanslara devam etmek / gitmek

    ходи́ть в теа́тр — tiyatroya gitmek

    ходи́ть по музе́ям — müzeleri dolaşmak

    раз в неде́лю он хо́дит к врачу́ — haftada bir doktora gidiyor

    ходи́ть в го́сти — konuk / misafir gitmek

    он бо́льше к нам не хо́дит — bize gelmez / uğramaz oldu

    туда́ хо́дит авто́бус? — oraya otobüs işler mi?

    авто́бус хо́дит туда́ три ра́за в день — otobüs oraya günde üç posta yapar

    3) ( о часах) işlemek
    4) (в чем-л.) giymek; gezmek, dolaşmak; takmak

    ходи́ть в пальто́ — palto giymek

    ходи́ть без пальто́ — paltosuz gezmek

    ходи́ть в чёрном — karalar giymek

    ходи́ть в очка́х — gözlük takmak

    здесь в ве́рхней оде́жде не хо́дят — burada palto ile dolaşılmaz

    5) ( в игре) oynamak; oynatmak; hamle yapmak шахм.

    ходи́ть с да́мы — kızı oynamak

    ходи́ть королём — şahı oynatmak

    конь так не хо́дит — at böyle yürümez

    вам ходи́ть — hamle sırası sizde (в шахматах, шашках); el sizde ( в картах)

    6) разг. ( быть в обращении) geçmek

    э́ти де́ньги уже́ не хо́дят — bu para artık geçmiyor

    э́ти де́ньги в их стране́ не хо́дят — bu para onların ülkesinde geçersizdir

    7) разг. olmak,...lık etmek / yapmak

    с утра́ хожу́ голо́дный — sabahtan beri aç duruyorum

    когда́ он ходи́л в председа́телях... — başkanlık ettiği sıralarda...

    ходи́ть за больны́м — hastaya bakmak

    ходи́ть за ребёнком — çocuğa bakmak

    ••

    э́та дета́ль станка́ хо́дит вверх-вниз — tezgahın bu parçası bir yukarı bir aşağı gider gelir

    Русско-турецкий словарь > ходить

  • 3 besuchen

    besuchen*
    vt
    1) ( Person) ziyaret etmek, görüşmeye gitmek (ile); ( Ort) ziyaret etmek; ( im Krankenhaus, in der Vollzugsanstalt) görüşe gitmek
    2) ( Veranstaltung) gitmek (-e), katılmak (-e);
    gut besucht ziyaretçisi bol;
    eine Schule \besuchen bir okula gitmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > besuchen

  • 4 Schule

    Schule f <Schule; Schulen> okul; (Strömung) a ekol, akım;
    höhere Schule ortaokul ve lise;
    auf (oder in) der Schule okulda;
    in die (oder zur) Schule gehen okula gitmek;
    in die Schule kommen okula başlamak;
    die Schule fängt an um okul -de başlıyor

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Schule

  • 5 Schule

    Schule <-n> ['ʃu:lə] f
    1. 1) ( Institution, Gebäude) okul;
    in die \Schule kommen okullu olmak;
    in die [o zur] \Schule gehen okula gitmek
    2) ( Richtung) ekol;
    \Schule machen taklit edilmek
    2. f kein pl; ( Unterricht) ders;
    \Schule haben dersi olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Schule

  • 6 classe

    Dictionnaire Français-Turc > classe

  • 7 école

    n f
    établissement okul [o'kuɫ]

    école publique / privée — özel okul

    Dictionnaire Français-Turc > école

  • 8 идти

    несов.; сов. - пойти́
    1) тк. несов. gitmek; yürümek; gelmek

    идти́ домо́й — eve gitmek

    идти́ пешко́м — yayan gitmek; yürümek

    идти́ ры́сью — tırıs gitmek

    иди́ к доске́! (ученику)tahtaya kalk!

    иди́ впереди́! — öne düş!

    2) тк. несов. (двигаться, перемещаться) gitmek; yürümek; yol almak

    по́езд шёл бы́стро — tren hızlı gidiyordu

    су́дно шло на Оде́ссу — gemi Odesa'ya doğru yol alıyordu

    навстре́чу шёл грузови́к — karşıdan bir kamyon geliyordu

    иди́ по сле́ду — izi takip et

    3) (отправляться, направляться) gitmek; yürümek

    идти́ на охо́ту — ava gitmek

    пошёл бы погуля́л — gidip gezsen

    идти́ в го́сти — misafirliğe gitmek

    она́ пошла́ за водо́й — suya gitti

    пошли́ / пойдём в кино́ — sinemaya gidelim

    враг шёл на Москву́ — düşman Moskova'ya yürüyordu

    4) тк. несов., перен. (двигаться, развиваться в каком-л. направлении) gitmek

    идти́ вперёд — ilerlemek; gelişmeler kaydetmek

    идти́ к це́ли — hedefe doğru gitmek / ilerlemek

    идти́ от побе́ды к побе́де — zaferden zafere koşmak

    5) ( соглашаться) yanaşmak; kabul etmek

    пойти́ на предло́женные усло́вия — önerilen koşulları kabul etmek

    пойти́ на усту́пку — ödüne gitmek

    на тако́е де́ло он не пойдёт — böyle bir işe yanaşmaz

    идти́ на расхо́ды — masraflar ihtiyar etmek

    6) (выступать противником кого-чего-л.) karşı olmak; karşı çıkmak; karşı tutum / cephe almak

    про́тив тебя́ он не пойдёт — sana karşı çıkmaz

    идти́ про́тив зако́на — kanuna karşı gelmek

    7) (вступать, поступать куда-л.) girmek

    о́сенью он пойдёт (посту́пит) в шко́лу — sonbaharda okula gidecek

    идти́ в а́рмию — askere gitmek; orduya girmek

    8) ( доставляться) gelmek; gitmek

    сюда́ идёт сырьё, отсю́да - гото́вые изде́лия — buraya hammadde(ler) gelir, buradan da mamul maddeler / eşya gider

    пи́сьма всё иду́т и иду́т — mektupların ardı arkası kesilmiyor

    9) тк. несов. (приближаться, появляться) gelmek

    по́езд идёт! — tren geliyor!

    весна́ идёт — перен. bahar giriyor / geliyor

    по́езд идёт в час — tren birde kalkıyor

    11) тк. несов. ( действовать - о механизмах) işlemek

    часы́ не иду́т — saat işlemiyor

    12) ( об осадках) yağmak

    похо́же, пойдёт снег — hava karlayacağa benziyor

    13) тк. несов. (иметь место, происходить, производиться) yapılmak; yer almak; yürümek, gitmek ( развиваться)

    шла война́ — savaş yapılıyordu

    иду́т перегово́ры — görüşmeler yapılıyor

    в до́ме шла побе́лка — evde badana yapılıyordu

    как иду́т дела́? — işler nasıl gidiyor / yürüyor?

    торго́вля шла пло́хо — ticaret kötü gidiyordu

    14) тк. несов. (проходить, протекать, длиться) geçmek

    вре́мя идёт — vakit geçiyor / ilerliyor

    шли го́ды — yıllar yılları / birbirini kovalıyordu

    шёл пя́тый час — saat dördü geçmişti

    де́вушке шёл шестна́дцатый год — kız on altısını sürüyordu

    идёт уже́ тре́тья неде́ля, как... — üçüncü haftadır...

    15) тк. несов. ( пролегать) gitmek; uzanmak

    куда́ идёт э́та доро́га? — bu yol nereye gider / çıkar?

    хребе́т идёт с за́пада на восто́к — sıradağ batıdan doğuya doğru uzanır

    э́тот проспе́кт идёт че́рез весь го́род — bu anacadde kenti boydan boya kateder

    да́льше идёт лес — ötesi orman

    16) (выходить, выделяться) çıkmak gelmek; yayılmak ( распространяться); akmak ( течь), sızmak; kaçmak ( просачиваться)

    вода́ идёт? (из крана)su geliyor mu?

    от земли́ шёл пар — topraktan bir buğudur tütüyordu

    газ шёл из кла́пана — gazı kaçıran supaptı

    у него́ но́сом пошла́ кровь — burnundan kan geldi

    из трубы́ пошёл дым — baca tütmeye başladı

    17) ( в играх) sürmek; oynamak

    идти́ с да́мы — kızı oynamak

    он пошёл конём — atı sürdü / oynattı

    18) ( предназначаться) kullanılmak

    на что идёт э́тот мех? — bu kürkler ne için kullanılır?

    ма́сло, иду́щее в пи́щу — yemeklik yağ

    де́нег идёт нема́ло — az para gitmiyor

    цеме́нта пойдёт не бо́льше то́нны — bir tondan fazla çimento gitmez

    на костю́м пошло́ три ме́тра — kostüm için üç metre gitti

    20) разг. (находить сбыт, спрос) geçmek; aranmak; rağbet görmek

    ра́ньше э́тот това́р шёл о́чень хорошо́ — önceleri bu mal çok geçiyordu / aranıyordu

    почём иду́т сли́вы? — erik kaçtan satılıyor?

    21) тк. несов., перен., разг. ( насчитываться) işlemek; ödenmek ( выплачиваться)

    ему́ уже́ идёт зарпла́та — maaşı işliyor artık

    проце́нты иду́т (с вклада)faizi işliyor

    за сверхуро́чную рабо́ту идёт надба́вка — fazla mesai için zam ödenir

    22) (украшать, быть к лицу) gitmek; yakışmak

    э́та шля́па тебе́ идёт — bu şapka sana gidiyor

    коке́тство ей не идёт — ona cilve yakışmaz

    23) тк. несов., разг. (входить, вдвигаться) girmek

    сапо́г не идёт на́ ногу — ayağım bu çizmeye girmiyor

    где идёт э́та карти́на? — bu filim nerede / hangi sinemada oynuyor

    пье́са пойдёт в двух теа́трах — oyun / piyes iki tiyatroda oynanacak

    за тако́го, как ты, она́ не пойдёт — senin gibisine varmaz

    26) тк. несов., перен., разг. (иметь каким-л. результатом, показателем) olmak

    на́ша кома́нда идёт на второ́м ме́сте — bizim takım ikinci durumdadır

    он идёт на одни́ тро́йки — aldığı notlar hep orta

    ••

    речь пойдёт не об э́том — söz edilecek olan bu değil

    вода́ пошла́ на у́быль — sular inmeye başladı

    идти́ на по́мощь кому-л.birinin yardımına koşmak

    мы гото́вы идти́ за тобо́й — arkandan gelmeye hazırız

    иду́т слу́хи, что... —...dığı söyleniyor / rivayet ediliyor

    пошли́ слу́хи, что... —...dığı yolunda söylentiler çıktı

    пошли́ спле́тни — dedikodu alıp yürümüştü

    докуме́нт пойдёт на по́дпись — belge imzaya sunulacak

    Русско-турецкий словарь > идти

  • 9 ездить

    gidip gelmek,
    gitmek,
    yolculuk yapmak; kullanmak (araba vs.),
    binmek
    * * *
    1) gidip gelmek; gitmek; yolculuk yapmak

    они́ е́здят в шко́лу на авто́бусе — okula otobüsle gidip gelirler

    он ежедне́вно е́здит в го́род — her gün şehre iner

    он е́здит туда́ на по́езде — oraya trenle gider gelir

    ему́ ка́ждый день прихо́дится е́здить на по́езде — her gün trene binmek zorundadır

    мы привы́кли е́здить вме́сте — beraber yolculuk yapmaya alıştık

    2) ( уметь пользоваться) kullanmak; binmek

    ты е́здишь верхо́м? — ata biner misin?

    он у́чится е́здить на маши́не — araba kullanmasını öğreniyor

    Русско-турецкий словарь > ездить

  • 10 kommen

    kommen <kommt, kam, gekommen> ['kɔmən]
    vi sein
    1) (her\kommen) gelmek ( von -den); (hin\kommen) gitmek ( nach -e); (an\kommen) varmak; ( zurückkehren) dönmek ( von -den);
    da kommt er ja! işte geliyor!;
    ich komme schon şimdi geliyorum, geliyorum canım;
    gut, dass du kommst gelmen iyi;
    ein Taxi \kommen lassen bir taksi çağırtmak;
    er kam von einer Reise seyahatten döndü;
    angelaufen \kommen çıkagelmek;
    zu spät \kommen çok geç gelmek;
    du sollst zum Direktor \kommen müdüre gelmelisin;
    wie komme ich nach...?...e nasıl giderim?;
    zu der Überzeugung \kommen kanaatine varmak;
    wir müssen langsam zu einem Ende \kommen yavaş yavaş işimizin sonuna gelmeliyiz;
    nicht von der Stelle \kommen yerinde saymak;
    ich halte die Zeit für ge\kommen bence zamanı geldi;
    jetzt komme ich şimdi ben geliyorum, şimdi sıra bende;
    jetzt komme ich an die Reihe şimdi sıra bana geliyor;
    das kommt später bu sonra gelecek;
    der kommt mir nicht ins Haus! bu benim kapımdan içeri giremez!;
    in die Schule \kommen okula başlamak;
    ins Krankenhaus \kommen hastaneye yatmak;
    der Fall kommt vor Gericht mahkemeye düşmek;
    sein Vorschlag kam mir sehr gelegen teklifi [o önerisi] çok işime geldi;
    du kommst mir gerade recht! ( fam) bir sen eksindin!;
    das kommt mir wie gerufen bu çok işime gelir;
    komme, was da wolle ne gelirse gelsin;
    jdm \kommen die Tränen birinin gözleri yaşarmak;
    zum Stehen \kommen durabilmek;
    man kommt hier zu nichts burada hiçbir şey yapılamıyor;
    es kam zu einem Streit kavga çıktı;
    zur Sache \kommen sadede gelmek
    wieder zu sich \kommen tekrar kendine gelmek;
    zu Wort \kommen söz almak;
    zu Schaden \kommen zarar görmek;
    wie käme ich dazu, das zu machen? neden bunu yapacacak mışım?;
    wie komme ich zu der Ehre? ( iron) bu ne şeref?;
    ums Leben \kommen can vermek;
    das kommt zusammen auf 20 Euro ( fam) hepsi 20 euro eder;
    ich komme auf 1.200 Euro im Monat ( fam) ayda 1.200 euroyu buluyorum;
    hast du richtig gezählt? ich komme nur auf 15 doğru saydın mı? ben 15 çıkarıyorum;
    kommt man hier leicht an frisches Gemüse? burada taze sebze bulmak kolay mı?;
    ich kam nicht auf seinen Namen adı aklıma gelmedi;
    wie kommst du darauf? o nereden aklına geldi?, bunu nereden çıkardın?;
    sie lässt nichts auf ihn \kommen ona toz kondurmuyor;
    auf die Welt \kommen dünyaya gelmek;
    auf etw/jdn zu sprechen \kommen bir şeyden/kimseden söz etmeye başlamak;
    hinter etw \kommen bir şeyin içyüzünü öğrenmek;
    durch den Zoll/eine Prüfung \kommen gümrükten/bir sınavdan geçmek;
    Jeans sind wieder im K\kommen blûcin yine moda oluyor;
    aus der Mode \kommen modası geçmek;
    aus dem Konzept \kommen aklı karışmak;
    komm, wir gehen! ( fam) gel, gidelim!;
    nun komm schon! ( fam) ha(y) di gel artık!;
    kommt Zeit, kommt Rat ( prov) zamanı gelince çaresi bulunur
    2) (herbei\kommen) gelmek (zu -e)
    3) ( geschehen) gelmek, olmak;
    ich habe es \kommen sehen bunun geleceğini görmüştüm;
    das musste ja so \kommen bunun böyle olacağı belliydi zaten;
    es kam, wie es \kommen musste olan oldu;
    die Hochzeit kam für alle überraschend düğün herkese sürpriz oldu;
    das Schlimmste/Beste kommt erst noch bunun daha da kötüsü/iyisi var;
    wie kommt es, dass du...? nasıl oluyor da sen...?;
    es kommt immer anders, als man denkt ( prov) evdeki pazar çarşıya uymaz
    4) ( stammen) gelmek ( aus -den);
    ich komme aus Dortmund ben Dortmund'dan geliyorum
    5) ( durchqueren) gelmek (über/durch üzerinden/içinden);
    über Münster \kommen Münster üzerinden gelmek
    6) ( entfallen) düşmek ( auf başına);
    auf zwei Deutsche kommt ein Auto iki Alman başına bir otomobil düşer
    7) ( berühren) dokunmak; ( streifen) değmek
    8) ( herrühren) gelmek ( von -den);
    der Vorschlag kam von mir öneri benden geldi;
    das kommt davon! gördün mü işte!;
    das kommt vom Rauchen bu, sigara içmekten gelir
    das Buch kommt in den Schrank kitabın yeri dolapta
    10) ( Idee) aklına gelmek
    in Gang \kommen başlamak
    12) ( fam) ( Orgasmus haben) gelmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > kommen

  • 11 trotten

    trotten ['trɔtən]
    vi sein yorgalamak;
    zur Schule/nach Hause \trotten sallana sallana okula/eve gitmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > trotten

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»